7 Ocak 2010 Perşembe

Elif Şafak'ın akademisyen kimliği...

Yazar kimliğinin yanısıra akademisyen kimliğiyle de anlatmak lazım Elif Şafak'ı..2003-2004'te Michigan Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak bulunmuş ve ders vermiş. Ardından Arizona Üniversitesi Yakın Doğu Araştırmaları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapmış. "Edebiyat ve Sürgün", "Bellek ve Politika", "Müslüman Dünya'da Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet" konulu dersler vermiş. Doktora tezi, "Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları"... Şafak'ın İslamiyet, kadın ve mistisizm hakkındaki yüksek lisans tezi Sosyal Bilimler Derneği tarafından ödüllendirilmiş. Görüldüğü üzere kendisi akademik hayatında da oldukça başarılı bir isim.. Kadın ve kadının yeri ise özellikle ilgisini çeken konular... Peki neden bu kadar başarılı bir akademisyenken yazarlığı seçmiş olabilir? İstemiyorum diyor direk olarak; yazmak istiyorum; özgürce yazmak... Belki de soğukluk ve ciddiyetten sıkılmıştır; kendisini istediği gibi ifade edemediğini hissetmiştir. Her ne kadar akademik çalışmalarına ara vermiş olsa da; kadın sorunları her zaman dem vurduğu bir konu. Akademik yazılarının yanısıra; hemen hemen her romanı kadın karakterler ve onların problemleri etrafında kurgulanmış; özellikle Siyah Süt bunun tipik bir örneği. Tabi gerekli akademik alt yapıya da sahip olunca ''kadın'' hakkında yazmak ve konuşmak oldukça kolay olmalı Şafak için...



Bir Fransız kanalıyla Women's Forum Global Meeting'te yaptığı röportaj


Med-Cezir Elif Şafak’ın, özellikle kadınlık, kimlik, güncel sorunlar hakkında farklı yerlerde çıkmış yazılarını derleyen bir çalışma. Şimdiye kadar Şafak yazılarını kaçıranlar ve tekrar okumak isteyenler için bir fırsat... Bugünlerde raflardaki yerini alanç Kağıt Helva'da da kitaplarından yapılan derlemeler var; yani Med-Cezir Şafak yazıları, Kağıt Helva'da Şafak romanları için bir çeşit ansiklopedi görevi görüyor. Bu iki güzel kitap Elif Şafak'ı tanımak açısından ne kadar yeterli bilmiyorum ancak en azından ona dair bir fikir sahibi olabilirsiniz. Med-Cezir'de Kağıt Helva'ya nazaran daha ağır bir dil var; onun gibi çabucak okunup bitmiyor ancak daha önemli toplumsal sorunlardan bahsediliyor. Adından anlaşılacağı gibi konudan konuya atlıyor, kadın-erkek ilişkisini okurken, bir anda doğu-batı sentezine kayıyorsunuz. Kurgu açısından çok başarılı; bir bütünlük gözetilmiş; bu nerden çıktı şimdi, dam üstünde saksağan vur beline kazmayı demiyorsunuz. Bu kitapta Elif Şafak'ın bambaşka bir özelliği daha çıkıyor ortaya; arşivleme ve kurgulama yeteneği... Kesin çizgilerle belirtmiş düşüncelerini; politik cevaplardan uzak, çatır çatır yazmış ne düşündüğünü; kapaktaki siyah-beyaz fon kadar keskin... Elif Şafak'ın dikkatimi çeken başka bir yönü de birikimlerinden yararlanmayı iyi bilmesi. Yazılardan seçkiler, romanlardan kesitler; konular ne kadar farklı olsa da bir bütünlük içinde sunabiliyor. Kafası karışık bir yazar değil anlayacağınız; içinden geldiği gibi ama parçalanmadan yazabiliyor...
Med-Cezir 'de yazarlığı kadınlığa bağlayan en hoş bölümlerden biri:
''Uçurumun kenarında durmuş düşünürken yazacağın kelimeyle atacağın adımı,yani aslında sorarken kendi kendine soramadığın takdirde aşağıya düşmenin nasılda korkutucu olacağını,yazı tutar çok daha da beterini sunar sana,seçeneğin varmışçasına.Uçurumu yutarsın yazdıkça.

Dil dipsiz bir boşluk oluverir o zaman,yudum yudum alırsın içine.Simyası kimyana karışır.Düşmekten de ürkütücüdür uçurumu yutmak.İçinde damarlarında, beyninin kıvrımlarında o dipsiz boşlukla yaşamak..günbegün..senebesene...hayatbehayat...Yaz abilmek için benliğinin evinde ne var ne yoksa çıkartıp atmayı göze almak zorundasın.Mahremiyetini yitirmeye ve mahrumiyete hazır olmalısın....
Yazmak,tanıdık ama bir o kadar yabani, yabancı bir bedenle sevişmektir ve her sevişmede olduğu gibi burada da dişil olan katbekat kudretlenmiş olarak muzaffer kalkar yataktan.Yazarın cinsiyeti ne olursa olsun , yazı dişildir her zaman. ''


4 Ocak 2010 Pazartesi

Güzelmiş de hem...

Elif Şafak'ın fotoğraflarını ilk gördüğümde ya dedim kendi kendime 'güzelmiş de hem'. Genellikle başarılı kadınların dış görünümlerinden beklentiler düşük oluyor, hele ki bu bir yazar ve akademisyense.. Sarı saçlı, ela gözlü, gayet hoş bir kadındı karşımdaki. Hatta Aşk romanının yanındaki bu fotoğrafı ilk gördüğümde


kitap tanıtımında kullanılan bir figür zannettim kendisini. Hem başarılı, hem de güzel olunca kıskançlık damarlarım da kabarmadı değil. Üstelik kendisi bir anne. Kitapları satıyor, mutlu bir evliliği ve çocukları var, e hoş bir bayan da; daha ne ister ki bir insan diye düşündüm. Sonrasında kitaplarında anlattıklarını okuyunca sırf bunlar yeterli değilmiş dedim; yazarlık aşkı diye bir şey de var; varlıktan da yokluktan da varedebilmek...
Birisine de benziyordu ama çıkartamadım. Sonrasında şu fotoğrafları görünce anladım.









Evet ya, kendisi hakikaten Gymneth Paltrow'a da benziyor. Daha da gıcık olduk şimdi Türk kadınları olarak...:)

Elif Şafak & Eyüp Can

Elif Şafak'ın eşinin adı Eyüp Can. Kendisi Referans gazetesi genel yayın yönetmeni. Daha önce de Zaman gazetesinde çalışıyordu. Amerika'daki bir cemaat lideriyle yaptığı roportajlarla tanınıyor genelde. Bildiğiniz gibi Elif Şafak da Habertürk'e geçmeden önce Zaman'da yazıyordu.
Kendisi beş kız kardeş arasında büyümüş, O yüzden kadın dünyasına yabancı değilim diyor. Eyüp Can'ın ağzından evlilikleri nasıl acaba:


''Aramızda, aynı evde olalım ve şu rol tanımının içine sen gir, bu rol tanımının içine ben gireyim gibi bir ilişki başından beri yoktu. Ama iki yıl arayla iki çocuk, esas olarak annenin omuzlarına binen bir yük. Erkek ne kadar paylaşımcı, ne kadar destek olsa da yapabileceği en fazla o. Ben bir erkek olarak kadının yaşadığı serüveni çoğu zaman gözlerim açılarak ve şaşırarak izliyorum çünkü onu inanılmaz derecede değiştiriyor. Bir de bu anne Elif'in durumundaki gibi yazarlık, göçebelik gibi kişilik özelliklerine sahipse çok daha zorlu ve sancılı geçiyor. O yüzden Siyah Süt çıktı, şimdi ikinci kitap mı gelecek diye espri yapılıyor ama öyle değil. Yazı çok içgüdüsel bir şey, çocuğunuz orada sizden bir şey beklerken yazdığınız romanın karakterleri sizden başka türlü bir beslenme, ilgi, emek bekliyor. Üç ya da dört yıl önce tanıdığım Elif'i bugünkü haliyle gözümün önüne getirebilir miydim, hiç ihtimal vermezdim. Beni bile şaşırtacak bir performansla anneliği, hayatta esas yaptığı işlerden vazgeçmeden yürütmesi bende hayranlık uyandırıyor.''

Elif Şafak Siyah Süt'ü yazarken Eyüp Bey askerdeymiş, o yüzden bu sürece tanık olamamış. Kimbilir Şafak'ın yanında olsaydı belki de Siyah Süt ortaya çıkmazdı..

Peki Elif Şafak'ın Siyah Süt'te kendi mahremini anlatması rahatsız etmemiş miydi kocasını? Sonuçta Türk toplumunda böyle bir kitap yazmak cesaret ister. Şöyle diyor kendisi:
''Hiç zorlanmadım çünkü onunla kurduğumuz ilişkiye güvendim. Mahremiyetin sınırlarının nerede bitip nerede başladığı herkesin kendi karar verdiği bir şey. Beni çok iyi tanıyan, sevdiğim bir insan var, onunla benim ortak bir mahrem alanımız ve mahrem tanımımız var. Elif o kitabı yazarken kendisiyle ilgili hiç girmediği hesaplaşmalara giriyor. O cesareti kendisi için göstermiş birisinin eşi olduğum için benim de ondan bağımsız, uzak kalmam söz konusu olamazdı. Bu konuda hiç tereddüdüm olmadı, hatta destekledim. 'Bu dönemi yaşarken ben de varım, sonuna kadar özgürsün' dedim.''

Elif Şafak bu kadar anlayışlı bir kocası olduğu için çok şanslı. Yalnız ailece çalıştıkları yerler ve hayata karşı duruşları arasında biraz tezatlık var gibi geldi bana ama neyse:)